Powered By Blogger

29.02.2012

Boohoo ile RengaRengaRenk

Karlı soğuk günlerin içinde baharın gelmesini beklerken desenleri ile çiçek açacağımız günler çok yakında :)







Özellikle çiçek desenli modelleri kendime çok yakın hissetmesem de bazen değişiklik denenebilir geliyor.


Fermuarlı modelleri tek geçebilirim. Hem aksesuar hem de model olarak fermuarı cok seviyorum. Tshirt üzerinde, pantolonların paçalarında, bluzların kollarında vs...Ve elbiselerde ise önden fermuarlı modeller harika.




Geçen yıldan beri Bcbg ve Bebe'de beğendiğim tüllü modeller çoğaldı. Daha şık ortamlar için abartıya kaçılmadan da zevkle giyilebilirler. Bu modeller en güzel de 34-36 bedenlerde hakkını veriyor :)








Ve geldik canlılara... 
Renkleri patlatma olayı bu yaz kesin devam edecek ve çok da güzel olacak.
http://www.boohoo.com/ u ziyaret ederek içinizi açabilirsiniz.






       




             

24.02.2012

Film Gibi Biraz

En sevdiğim çekim örneklerini paylaşmak istedim. 2012 Guess İlkbahar&Yaz sezonunun çekimleri film gibi... İnsanı kuma, güneşe çağırdığı gibi huzura ve mutluluğa da çağırıyor sanki.

Üstelik renkler siyah beyaz olmasına rağmen etkisi rengarenk !







7.02.2012

Fark Edilen Tüm Anlara (2007)




BAZEN YILDIZLARI SÜPÜRÜRSÜN!

Bazen yıldızları süpürürsün farkında olmadan
Güneş kucağındadır bilemezsin
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
Ciğerinde kuruludur orkestra duymazsın
Uçar-gider koşsan da tutamazsın

William Shakespeare



Sabah 06.30 telefonumun hafta içi alarmı çalıyor. Kalkmak istemiyorum. Ve... 10 dakika sonra yeniden alarm. Alarm müziğim ise Gökhan Kırdar-Üstüme Basıp Geçme. Ne çok dinlemiştim bir ara. Bir hatırası bile yoktu oysa. Ve artık kalkmam gerek. Alarmı ileri ata ata saat 07’yi çoktan geçmiş bile. Yorgun bir uyanış. Alıştığım bir varlığın birden hayatımdan çıkışı. Hafifleyeceğime daha ağırım sanki artık. Her sabah yüzümü yıkadıktan sonra kahve için düğmesine bastığım ısıtıcıyı bile kullanmamışım uzun zamandır.

Ve farkındalıklar başlıyor yeni günle beraber...

Arabayla işe giderken dalmışçasına önüme bakıyorum. Nasıl oluyor bilmiyorum. Yol akıyor, işe geliyorum ama yol boyunca aslında ben sadece baktığım yerleri buğulu görüyorum. Biraz geç de olsa “fark ediyorum” ne çok sevmişim... İşte bu yüzden kendimi bile “fark edemiyorum”.

“Fark etmek”...
Aklım bu iki kelimeye takılıyor şimdi. Düşünüyorum. Bazen yanımızdayken gördüğümüz hiçbirşeyin farkında olmazken nasıl oluyor da her şey bir anda yüzümüze vuruyor kaybetmişliğin ardından. Günü 24 saat yaşarken herşeyi iç içe yaşamak değil mi oysa olması gereken. Ayırmak mı lazım illa sınırlarla herşeyi. Gün herşeyi barındırmıyor mu zaten içerisinde. Aileyi, işi, stresi, arkadaşı, sevgiliyi... Şimdi bunun kilidini açayım da işlesin-kapatayım da beklesin oluyor mu? Problemli bir dönemde hayatımızdan bir şeyi çıkarınca sanki her şey çözülecekmiş gibi gelse de olmuyor. Değer verdiğim bir varlığın hayatımda olduğu sürece beni nasılda mutlu ettiğini “fark ediyorum.”

Hayatın döngüsünde önce neleri “fark ettiğinizi” düşündünüz mü hiç? Etrafımızdakileri görüyor muyuz, neler-kimler bizi mutlu ediyor, neleri neye göre “fark ediyoruz” öncelikli olarak. Duygusal zekamız karşımızdakilerin duygularını anlamlandırmada ya da karşılaştığımız olayları nasıl yöneteceğimize ne kadar yardımcı oluyor? Davranışlarımızın sebebi olan kendi duygularımızı “fark ettiğimiz” zaman onlarla davranışlarımız arasındaki otomatik sandığımız bağı çözebiliyor muyuz?

Benim bu aralar duygusal tansiyonum yüksek!!!

Sabahları hızlı kalp atışları ile aniden uyanıyorum. Dakikada 100’den fazla atıyor gibi. Gün içerisinde aslında öyle demek istemesem de öyle anlaşılmaya fırsat veriyorum konuşmalarımla. Aynı duygulardan kaynaklanmasına rağmen farklı davranış seçeneklerimin olduğunu “fark ediyorum” yavaş yavaş. Ve basit gibi görünse de tanımını yapmakta zorlandığım şeylerin üzerime bir yük katarcasına beni ağırlaştırdığını “fark ediyorum.” Varlığının “farkındaydım” ama şimdi yokluğunu daha ağır “fark ediyorum.”

Önemli olan kendini “fark etmek” ise içimdeki bu öfkenin asıl sebebinin büyük bir hayal kırıklığı olduğunu “fark ettiğimi” söyleyebilirim.

Duygusal zeka, anlama, ifade etme, anlamlandırma, yönetme... Tüm bu başlıkları biran olsun derinlemesine düşünebilirsek hayatımızın baş rol oyuncusu olmanın elimizde olduğunu düşünüyorum.


Kendi hayatımızı yaşarken bazen baş rol oyuncusu ile onun en yakın arkadaşı arasında gidip geldiğiniz oluyordur değil mi? Dar zamanların işi değil elbette tüm bunlar... Sadece biraz “farkındalık.”


Öyle İşte:
Beş yıl önce Hurriyet Gaz.'nin İnternet Agora Dergisi'nde yayınlanmıştı yazım. Serdar Turgut'un Agora'sında amatör yazarlara yer veriliyordu.  Bu yazı için ufacık bir para almıştım. :)
Kişisel Gelişim (Kigem) Dergisi'nde de yayınlanmıştı.

2.02.2012

Kozmetik Sabitlerim

Makyaj yapmayı seven ve kozmetik ürünlere meraklı biri olarak makyaj tarzlarına daha  dikkatli bakarım genelde. Dönem dönem kendi makyaj tarzımda farklılıklar yapmak istesem de bu yeniliğe pek açık olmadığımı düşünüyorum.Kullandığım ürünler yıllar içinde oturdu. Hepsi farklı markalara ait ama birbirlerini bütünlüyorlar yüzümde. Eski resimlere baktığımda ne gereksiz ürünler kullandığımı, yüzümün kaldırmakta zorlandığı şekilde makyaj yaptığımı görüyorum. Zamanla insan daha doğala dönüyor. Doğal ama yine de birşeyler sürmüş halde :)


Kullandığım ürünleri kendi makyaj kutuma ayna tutacak şekilde paylaşıyorum. Bu ürünlerin kendinize ait tonlarını denemeniz için öneririm. Makyaj çantamda az ama gerekli ve kullanışlı olan ürünler genelde bulunur. Çantam küçücük olacağı zaman bile parlatıcı, allık ve fırçam illaki içine konur.

Haftasonu ve gece genelde Maybeline Dream M.M kullanıyorum. Fondöten sevmediğim için bu ürün harika. Kadife kremsi bir yapısı var. Yapışmıyor ve renk tonu farklılığı olmuyor hiç. İnsanın yüzüne de yapışmıyor. Üzerine pudra veya allık sürülebilir. Pudra ve allık olarak profesyonel makyaj ürünleri markası Kryolan süper. Eğer ışıltılı allık önerisi isterseniz Mac önerilir.





 


Rengarenk göz kalemlerini çok severim. Siyah favorim olsa da lacivert benim için ayrı bir yerdedir. Hele bir de hafif akmış gibi bir duruşu olursa...

Göz altı aydınlatıcısı olarak Pastel'den memnunum. Likit ürünlere malesef ısınamadım. Göz kalemi ve rimel ikisinde ise Loreal. Kışın göz makyajının daha önde olması hoşuma gidiyor. Yazın hafif yanık tene az allık ve parlatıcı yetiyor zaten.

Parlatıcı Victoria's Secret Beauty Rush.
Son zamanlarda beğeni toplayan mat ruj için Mac A91'e mutlaka bakın derim.





Şimdilerde merak ettiğim ürün, hem allık hem de parlatıcı olarak kullanılabilen ve Sephora'larda satılan Benefit Benetint. 


Kozmetikte pek çok marka var elbet. Ben kendi tarzıma uyan ve kullanımından memnun kaldığım markalı ürünleri size aktardım. Yoksa çok geniş olan bu yelpaze asla bizim dünyamızda bitmez. Kozmetik benim için süslülük değildir sadece, kendimi daha iyi hissetmemi sağlar. Kullanılmasa bile çantadaki kimlik kadar gereklidir ki varlığı başağrısına bile iyi gelir.