Powered By Blogger

15.09.2015

Değerlerimiz ve Dengeler

İş saatleri dışında kendimize kalan anların dengeleri gitgide değişim göstermeye devam ediyor. "Değerler ve Denge" çalışan çevremden duyduğum ve son zamanlarda kafamda el ele dolaşıp beni düşündüren en yakın ikili. 

Çalıştığımız şirketin konumu, departman içindeki konumumuz ve yöneticilerin beklentileri derken omuzumuzdaki küfede ağırlıklar artarken ruhsal olarak da ağırlaşıyoruz günden güne. Kendimize kalan zamanlarda da ağırlıkları azaltamadıkça o zamanın hakkını veremiyoruz. 


Çalışma modellerindeki çeşitlilik, hedeflere ulaşma ve gerçekleşme sağlama azmi her geçen gün artarken iş hayatının artık yastığımıza kadar gelmesi çok doğal. Önemli toplantılar, etkinlikler vb. olaylar öncesindeki gecelerde huzurlu uykunun uyunamaması olağan bir durum halinde. Gün sonlarında eve girildiğinde bile kafalar dolu, özel odak noktalarımız erişilmez, kalbimizin stresten midemizde attığı haller doğal, omuzlarımız hep gergin ve kişisel becerilerimizin körelmesi alışıldık. Özel vakit ayırmamız gereken pek çok şey için koştur koştur halindeyiz. Ya da bir sonraki haftaya erteliyoruz ve bir de bakmışız ki hiç yapılmadan kalmış. Çünkü iş içinde planlama yaparken uygulamak ve sonuca ulaşmak daha kolay iken kendi özel anlarımız için bu planlamaların işlemediği maalesef oluyor. 


Pozisyonumuzun yetkinliklerine sahip olabilmek, iş kapatma hızımızı artırmak, ekip olarak çalışma gücümüz için problem çözme becerilerimizi geliştirmek derken ne kendi değerlerimizi koruyabiliyor ne de hayatımızdaki dengeleri doğru noktada tutabiliyoruz.   Çünkü iş hayatı kendi içindeki döngüsüyle hızlı akıyor. Ve uyum sağlamak ana hedeflerimizden.


Değerlerimiz denildiğinde hep şirketlerin vizyon ve misyonları ile anılıyor. Şirketlerin kendi değerleri tabii ki üst düzeydedir ve olmalıdır da. Peki kendi değerlerimiz? Ve kendi değerlerimiz iş yaparken ne kadar gerçek.


Bu maraton içerisinde İhtiyacımız olan kendimizi sıkıştırdığımız sınırların içinde biraz ses çıkartabilmek, olumlu ilişkiler ile paylaşabilmek, zehir salar gibi şikayet etmek yerine açık kapı bulunca doğru aktarabilmek veya o kapının kapalı olduğunun farkında değillerse bunu hissettirebilmek. Yazarken kolay görünen ama içindeyken çok da zor olan bu ihtiyaçlarımızın anlaşılabilmesinin yolu ise hep iletişim. Ve işin içinde insan var ise hep zor. Ne yazık ki bu duruma bir sihirli değnek de değmeyecek.


Mücadele ve azim ile koşarken değerlerimizi ve hayatımızdaki dengeleri orta noktada tutamaz isek kendimizden birşeyler kaybetmeden bunu anlamamız mümkün olmayacak gibi. Bu yüzden biraz durup düşünmek, yeniden hatırlamak için kendimize fırsat yaratmamız gerekli. Yapılması gereken tüm işleri gerek iş gerekse iş dışında doğru noktalarda tutabilmek yarını biraz daha anlamlı hale getirecek gibi görünüyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder